1950’li yıllarda ilk olarak askeri amaca ve araştırmalara uygun olarak geliştirilen su altı dronelar, 1960’larda ise Birleşik Devletler Donanması tarafından kayıpları bulmak ve enkazları keşfetmek amacıyla da kullanılmaya başlandı. 1970’lerde enkaz halinde bir denizaltının mürettebatının kurtarılması ve 1985’te Titanik’in enkazının bulunmasını sağlamasıyla daha çok dikkat çeken su altı dronelarına, insanların yapamayacağı şeyleri yapma becerisiyle birlikte talepler arttı.
Günümüzde arama kurtarma birliklerinin ve deniz emniyetinin gerçekleştirdiği su altı arama kurtarma faaliyetlerinde aktif olarak kullanılan sualtı droneları, özellikle derin ve karanlık deniz altında görev yapıyor. Dalgalı ve tehlikeli deniz sularında arama kurtarma ekiplerinin suya inmeden inceleme yapmasını sağlayan su altı droneları, zorlu deniz şartlarında tam bir profesyonellikle çalışıyor.
SU ALTI DRONELAR DALGIÇLARIN HAYATINI RİSKE ETMESİNİ ÖNLÜYOR
Su altı droneların dalgıçların hayatını riske etmesini önlediğini vurgulayan Türkiye’nin ilk dron teknolojileri platformu Dronmarket Genel Müdürü Serhan Yaldız; “Drone ile sualtı arama ve kurtarma; acil durumlarda çok dar veya tehlikeli bölgelerde dalgıçlar tarafından ulaşılması zor alanlarda oldukça faydalı. Ayrıca, dalgıçlardan çok daha kısa sürelerde su altına dalış yapabilirler. Zamanla yarışılan arama kurtarma çalışmalarında su altı dronelar, çektikleri video ve fotoğrafları eş zamanlı göndererek kurtarılması gereken canlıya kolayca ulaşılmasını da sağlıyor. Dalgıçların tehlikeli bölgelerde hayatını riske etmesini önlemesi, hızlı hareket etmesi, kolay yer tespiti yapması ve eş zamanlı görüntü alma özellikleriyle su altı droneların arama kurtarma çalışmalarında önümüzdeki günlerde daha da fazla kullanılacağını düşünüyorum” dedi.
Son olarak, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Su Altı Arama Kurtarma Birimi’nin su altı dronelar için kendilerini seçtiğini söyleyen Yaldız, hedeflerinin bu alanda daha fazla kuruma ulaşmak olduğunu belirtti.