banner143

banner170

banner164

banner171

banner26

banner165

Sürdürülebilir kalite anlayışı ve en iyisini yapma hedefiyle üretiyor

ISO 9001 belgesini aldıkları 1998 yılından günümüze, çeyrek asırdır kalite anlayışının Meter Elektronik ekibince içselleştirildiğini vurgulayan Murat Durmuş, bu sayede her gün aynı kalite ile yapılan işin en ayışını yapma hedefiyle sıcaklık sensörleri konusunda uzmanlaşmış bir marka olmayı tercih ettiklerini ifade ediyor.

Röportajlar 17.01.2024, 09:05 Serkan KIRAÇ
167
Sürdürülebilir kalite anlayışı ve en iyisini yapma hedefiyle üretiyor

Fiyat öncelikli rekabete odaklanan markaların aksine; uzun yıllardır kaliteyi üretimden satış ve sevkiyata kadar sürdürülebilir ve izlenebilir kılan Meter Elektronik’in Türkiye’nin yarım asrı devirmiş sayılı şirketlerinden biri olarak 70’li yıllardan günümüze gelişim ve değişimi üzerine Murat Durmuş ile bir röportaj gerçekleştirme imkanı bulduk.

Murat DURMUŞ kimdir?

1973 İstanbul doğumluyum. Evliyim ve şanslı bir kız babasıyım.

İstanbul Üniversitesi Fizik Bölümü mezunuyum. Meter Elektronik A.Ş. ikinci kuşak ortağıyım. 1997 senesinden bu yana şirketin sevk ve idaresinde rol oynadım. 2016 senesi itibariyle Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini sürdürüyorum.

Çalışma hayatıma çırak olarak başladım. İmalatın her alanında fiziki olarak çalıştım diyebilirim. Fizik tahsili ardından geldi.

METER Elektronik hangi ürün gruplarıyla üretime ve faaliyetlerine başladı?
Serüvenimiz, 1943 yılında Samsun’un Bafra ilçesinde doğan, Ankara’da üniversite yılların ardından kısa bir süre Karabük Demir Çelik Fabrikası’nda çalıştıktan sonra İstanbul’da SURTEL Kablo fabrikasında çalışmaya başlayan babam Rahmetli Mehmet Durmuş’un, ölçü ve kontrol konusunda yurt dışına bağımlılığımızı fark etmesiyle başlıyor.

Çalıştığı firmada gösterdiği beceriler dikkat çekiyor. Böylelikle iş vereninin arkadaş çevresinin sahip olduğu diğer fabrikalara da bir danışman veya servis uzmanı gibi hizmet veriyor. O yıllarda fabrikalarda kullanılan makineler bile ikinci el olarak ithal edilmiş durumdalar. Dolayısıyla karşılaşılan problemleri çözebilecek bir distribütör veya servis yok. İletişimin de günümüz teknolojilerinden çok uzak olduğunu göz ardı etmemek gerekiyor.

Bir arıza oluştuğunda arızanın teşhisi yapılıyor, gerekli parça tespit ediliyor fakat üretici firmaya ulaşmanın tek yolu, makine üzerinde bulunan posta adresi. O günlerin posta hızına bağlı olarak haftalar belki de aylar süren yazışma trafiği başlıyor. İthalat konusunda karşılaşılan zorluklar da cabası.

İşte bu nedenle özellikle sıcaklık ölçümü teknolojilerinin Türkiye’de üretilmesi gerekliliğini fark ediyor ve 1970 senesinde, evde oluşturabildiği imkanlarla cihaz üretmeye başlıyor. İki sene kadar sonra 1972 senesinde resmi olarak şirket kuruluşumuz yapılıyor.

Sıcaklık ölçümünde kullanılan kablolar özel kablolardır. O yıllarda kablo üreticileri bulunmakla birlikte bu tür kabloları üretmiyorlar. Daha önce çalıştığı firmadaki kablo üretim deneyimlerine dayanarak kompanzasyon kablosu üretimine başlanıyor. Yanılmıyorsam sıcaklık sensörü üretimi de eş zamanlı başlıyor. Yanılmıyorsam diyorum çünkü söylediğim gibi benim doğum yılım 1973.

Murat Bey, o dönem Türkiye’nin bu alanda hizmet veren sayılı markalarından biri olarak, günümüz pazar şartlarına göre ne tür farklılıklar gözlemliyorsunuz?
Sanırım en başta söylemem gereken şey, Türkiye’de üretim yapmanın, her geçen gün bir önceki günü aratacak şekilde zorlaştığı.

Sanırım babası iş yeri sahibi olan her çocuk gibi, 80’li yıllara rastlayan onlu yaşlarımda yaz tatillerde çalışmaya başladım. İş yerine resmi kaydım 1991 senesinde oldu. Babamızı kaybettiğimiz 1997 senesinden bugüne 26 yıldır kız kardeşim Emine ÜNAL ile şirketin sevk ve idaresinde bulunuyoruz.

10 yıllık periyotlar halinde karşılaştırma yapacak olursak;

70’li yıllardaki şartlara aktif olarak şahitlik edemedim. Dolayısıyla bilgim bana anlatılanlarla sınırlı. Bu yıllarda bilgiye de ham maddeye de ulaşmak zor. Üretim zor fakat üretebildiğiniz her şey rağbet görüyor. Satmakla ilgili bir kaygı neredeyse yok. Pazarda sadece METER ve yine 70’li yıllarda kurulan ELİMKO var. Her iki firma da elinden gelen en yüksek kalitedeki ürünleri üretme ve Türk Sanayisine kaliteli ürünler sunma gayretindeler. Bu nedenle ELİMKO benim gözümde “rakip” değil, aynı amaca hizmet eden değerli bir “meslektaş” olmuştur.

80’li yıllarda Türkiye, dış dünya ile daha bütünleşik hale geliyor. İthalatın önünün açılmasıyla, daha önceki 10 yıla kıyasla ham madde tedariğinde daha kolay bir dönem geçiriliyor. O yıllar bilginin halen değer gördüğü yıllar.

90’lı yıllar benim baktığım açıdan birçok değişikliğin yaşandığı yıllar. Yenilikler ardı ardına geliyor. Cep telefonu, CD, internet, kredi kartları, taksitli satışlar, gümrük birliği, yeni yerli üreticiler. ‘97 senesinde babamın kaybı, ‘98 krizi, ‘99 depremi derken 2000’li yıllara geliyoruz.

2000’li yıllarda her birini “meslektaş” olarak göremediğim, zaman içinde salt kâr amaçlı kurulup günümüzde varlığını dahi sürdüremeyen birtakım rakipler oluşuyor ve kayboluyorlar. Onlar kayboluyor fakat pazara girebilmek için kaliteden ziyade fiyat argümanını kullandıkları için gerilerinde bozulmuş bir fiyat dengesi bırakıyorlar. Bu konuya özellikle dikkat çekiyorum çünkü bu tür firmalar Türk Malı imajını da zedeliyorlar.

Biz fiyat rekabeti yerine kalite rekabetinde yer almak istediğimiz için yatırımlarımızı günün teknolojisine uygun üretim tekniklerine yöneltiyoruz. Gücümüzü tek bir noktada odaklamayı hedefliyoruz. Bu nedenle 2000’lerin ilk yarısında kablo imalatını bırakıyoruz. 2020 senesinde, projesini 2004 senesinde yaptığımız ve 2005 senesinde satışa sunduğumuz üniversal PID kontrol cihazı üretimini sonlandırıyoruz. Yatırımlarımızı sıcaklık sensör üretim tekniklerine yoğunlaştırıyoruz.

METER için ilk hedef kalite oldu değil mi?
Doğrusunu söylemek gerekirse, biz babamızdan ne gördüysek onu devam ettirmeye gayret ettik. Aklımızın erdiği, gücümüzün yettiği, elimizden gelenin en iyisini yapma gayretinde olduk. Buradan bakılınca her ne kadar kendi içinde zorlukları olsa da hedefin belirli oluşu işleri bizim adımıza kolaylaştırdı. Rahmetli babam Türkiye’de 50 yaşını geçmiş sanayi şirketlerinin azlığından yakınırdı. Biz de kendimize misyon olarak şirketi 50 yaşın üzerine taşıma hedefini koyduk ve başardık.

1998 senesinde ilk attığımız adım ISO 9001 sertifikası almak oldu. Sanıyorum bu konuda sektörde ilk firmayız. Her ne kadar o güne kadar da bir sistem dahilinde çalışılıyor olsa da dokümante edilmemişti. 8 aylık bir hazırlık süreci sonrası sertifikalandırıldık. Bu sertifikayı pazarlama argümanı olarak görmedik. Sisteme inanarak uyguladık.

Bu sayede geçtiğimiz çeyrek asır içinde kalite anlayışımız personelimizce de içselleşti. METER markasını taşıyan bir ürünün düşük işçilik veya malzeme kalitesiyle pazara sunulması hiç birimizin kabul edemeyeceği bir durum oldu.

Daha önce fiyat odaklı rekabetten bahsetmiştim. Fiyatı düşürebilmenin yolu, kalitesiz ham madde kullanımından, düşük kalitede ucuz işçilikten, kayıtsız ekonomiden geçer ve bunların hiçbiri bizde bulunmaz.

Peki hatasız mıyız? Tabii ki hayır. İnsanın olduğu yerde hata her zaman ihtimal dahlindedir. Örneğin 2021 senesinde, teknik detaylarına çok fazla girmek istemediğim, ham madde toleransı kaynaklı bir hata yaşadık. Yaklaşık 2 aylık süreci kapsayan bu dönemde ürettiğimiz binlerce ürünü geri çağırdık. ISO kalite sistemi sayesinde, seri numarası bazında üretiminin her aşamasını takip edebildiğimiz binlerce ürün yenileriyle değiştirildi. Hatanın yeniden tekrarlanmaması adına gerekli önlemler alındı. Kimilerine göre firma imajını zedeleyecek bu durum, bizim baktığımız açıdan işine sahip çıkmak.

Düsturumuz, ardımızda gözü yaşlı müşteri bırakmamak.

Kablo ve Elektronik cihaz üretimini bıraktığınızdan bahsettiniz. Bu sizin için zor oldu mu?
İkisini ayrı başlıklarda değerlendirmek gerekiyor.

Kablo üretimini bırakmamızın sebebi, üretim kapasitemizin, salt bizim kullanımımız için yüksek, enerji kabloları üretimine döndürebilmek içinse düşük olmasıydı.

Eğer ürettiğimiz kabloları rakiplerimize/meslektaşlarımıza da satabilseydik durum daha farklı olurdu. Kaldı ki bu konuda teklifte bulunmama rağmen kabul görmedi. Yurt dışından alımda ısrarlı oldular. Neticede biz de üretimi bıraktıktan sonra yurt dışı bir tedarikçiye döndük.

Cihaz üretimini bırakmamızın sebebi ise farklı. Daha önce de 70’li yıllarda başlayan ve süren kalite bazlı gayretlerden bahsetmiştim. Biz elimizden gelen en yüksek kalite ve kontrol hassasiyetindeki cihazları üretmeye gayret ediyorduk. Müşterinin ihtiyacı olsa da olmasa da yüksek kontrol hassasiyetli ürünlere ulaşıyordu. Fakat soğutma sektörü başta olmak üzere, ölçüm/kontrol toleransının yüksek olduğu sektörler için üretime başlayan firmalar oldu. Bu sektörlerde tüketim adetleri çok daha fazla. Biliyorsunuz elektronik konusunda ne kadar fazla üretebilirseniz maliyetlerinizi o oranda düşürebilirsiniz. Biz bu akıma ayak uyduramadık. Dolayısıyla üretim maliyetlerimiz yukarıda kaldı.

Bu sefer, kablo konusundaki hareketimizin tersine, diğer üreticilerle bizim adımıza üretim yapmaları konusunda görüştüm fakat olumlu netice alamadık.

Sonuçta METER tek bir alanda, sıcaklık sensörleri alanında uzmanlaşmayı tercih etti diyebilir miyiz?
Aynen öyle. Biz Türkiye’nin dışa bağımlılıktan kurtulması vizyonuyla kurulmuş bir firmayız. Yaptığımız işi en iyi şekilde yapmaya odaklıyız. Bu nedenle finansal gücümüzü ve entelektüel birikimimizi sadece sıcaklık sensörlerine odaklamayı tercih ettik diyebiliriz. Bu kararımızın sonuçlarından da memnunuz.

METER ekibini tanıyabilir miyiz?
Biz bir aile firmasıyız. Bunu söylerken yaklaşık 30 kişilik ekibin bir aile gibi davranması.

35 yıldan daha uzun süredir çalışan ve emekli olmalarına rağmen çalışmaya devam eden arkadaşlarımız var. Tam bir matematik hesabını yapmış olmasam da sanıyorum firmadaki ortalama hizmet süresi 20-25 yıl gibi çıkar. Personel sirkülasyonunun yok denecek kadar az olması, firma entelektüel birikiminin korunmasında faydalı oluyor.

Üretim personelinin her biri herhangi bir istasyonda çalışma kapasitesine sahip. Örneğin talaşlı imalatta, yani torna, CNC, derin delme konularını asli görev olarak üstlenmiş iki arkadaşımız var fakat gerekmesi halinde bu iki arkadaşımızı da kaynak işlerine kaydırabiliyoruz. Veya tam tersi olarak farklı bir üretim kolunda çalışan arkadaşlarımız da gerekmesi halinde talaşlı imalata destek verebiliyorlar. Makine parkımızı geniş tutarak gerekmesi halinde tüm personeli bir noktaya yoğunlaştırabiliyoruz.

Üretim personelimiz toplam 10 kişi + bunlara destek veren bir depocu ve iki de çizimci arkadaşımız var. Ürettiğimiz her bir parçanın CAD çizimlerini arşivliyoruz. Bu sayede, örneğin 4 sene önce satılmış bir ürünün sadece parça numarasının tarafımıza verilmesi halinde, ürünü aynı şekliyle üretip müşterimize teslim edebiliyoruz. 

İhracat konusunda çalışmalarınız nelerdir?
Açık konuşmak gerekirse, ihracat konusunda şimdiye kadar çok ciddi bir girişimimiz olmadı. Daha önce söylediğim gibi bizim vizyonumuz, konumuzda Türkiye’nin dışa bağımlılığına son vermek üzerineydi. Bizim önceliğimiz daha yüksek cirolar olmadı. “Yapılamayanı yapabilmek” bize daha fazla haz verdi.

İhracatı iki farklı şekilde görüyorum. OEM ve perakende satışlar.

OEM üretim için açığız. İhtiyaca kısa sürede ve yüksek kalitede cevap verebilecek kapasiteye sahibiz. Fakat perakende satışlar için güvenilir bir dağıtım ağı kurmak gerekir. Zira son kullanıcı ve bizim aramızda doğru bir iletişim sağlanamazsa, doğru bir satış sonrası hizmet veremeyiz. Bu da seneler içinde edindiğimiz kaliteli firma imajımızı zedeler.

MCA World Ölçü – Kontrol ve Otomasyon Sistemleri Fuarı’nda sergilemeyi planladığınız ürün grupları neler olacak?
Ağırlıklı olarak sıcaklık sensörleri ve seviye ölçüm çözümlerimizle yer alacağız. Aynı zamanda BrainChild markamızın endüstriyel güç kaydedicilerine yer vereceğiz.

Yorumlar (0)
Yorum yapabilmek için lütfen üye girişi yapınız!
banner140
banner158
Günün Anketi Tümü
Sektörel dergiler okunuyor mu?
Sektörel dergiler okunuyor mu?
banner159
Puan Durumu
Takımlar O P
Takımlar O P
Takımlar O P
Takımlar O P
banner161

Gelişmelerden Haberdar Olun

@